Mesleki yaşantımın yaklaşık on yılını bedensel engellli çocuklarla çalışarak geçirdim. Tecrübelerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; gördüğüm en büyük eksiklerden biri de aile eğitiminin yetersizliğiydi. Bir çok aile serebral palsi hastalığının tam olarak nasıl bir hastalık olduğundan habersizdi. Hastalarının nasıl bir klinik tabloyla karşı karşıya olduğunun farkında değillerdi. Ne yapmaları yada ne yapmamaları gerektiğini, tedavilere nereden ve nasıl başlayacaklarını, nasıl sürdüreceklerini bilmiyorlardı.
Aile eğitimi, serebral palsi hastalığının tedavisinin olmazsa olmazlarından biridir. Ben, her yeni serebral palsili hastam ile tedaviye başladığımda, hastamı klinik olarak değerlendirdikten sonra ilk iş olarak aileyle görüşüp, hastalık hakkında ne düzeyde bilgi sahibi olduklarını değerlendiriyorum. Yeterli bilgisi olmayan aileleri: hastalığın klinik tablosu, seyri, bu seyir sırasında hastayı ve kendilerini bekleyen zorlukları, istikrarlı tedavinin iyileşme sürecine olumlu etkilerini, ev programı egzersizlerinin düzenli yapılması gerektiğini ve önemini dilim döndüğünce anlatıyorum. Diyebilirim ki, ailenin eğitimi ve onlarında tedavi sürecine katılımı ile hastalarımın iyileşmesinde her zaman olumlu sonuçlar elde ettik.
Biz fizyoterapistler, devletin verdiği imkanlar dahilinde bir hastayı haftada ortalama iki saat kadar görüp tedavi edebiliyoruz. Ancak aileler neredeyse günün yirmi dört saatini hastalarıyla geçiriyorlar. Dolayısıyla tedavi sürecinde en büyük iş ailelere düşüyor.Tedavinin en önemli unsuru ailenin desteği ve ilgisidir. Bu nedenle bilinçli ve tedavilerde iş birliğine yatkın ailenin varlığı son derece önemlidir. Serebral palsi hastalığı istikrarlı, zor ve zahmetli bir tedavi süreci gerektirir. Bu nedenle de ne tek başına fizyoterapistin, ne de ailenin üstesinden gelebileceği bir zorluktur. Tedavi tümüyle bir ekip işidir. Bu ekibin en önemli birimi ise AİLEDİR.
Fzt.Sevda SARIKAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder