DUYU BÜTÜNLÜĞÜ EĞİTİMİ
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi yazılarımı
sadece sağlıkçı arkadaşlarımın değil herkesin anlayabileceği basit bir dille, olabildiğince terimsel ifadelerden uzak anlatmaya
çalışacağım.
Otizmli çocukların beyinlerindeki fonksiyon bozukluğunun yerine ve büyüklüğüne
bağlı olarak her çocukta farklı bir büyüme ve gelişme süreci görülür. Genellikle
bu büyüme ve gelişme süreci yavaş seyirlidir. Yine diğer tüm bedensel ve
zihinsel problemlerde olduğu gibi otizmde de eğitim ve tedavilere ne kadar
erken başlanırsa daha fazla yol alınacaktır. Eğitim çalışanlarının daha çok
birleştiği fikir genellikle 1-3 yaş hatta 1-4 yaş diliminin eğitim
performansının yüksek olması açısından çok iyi değerlendirilmesi yönündedir.
Otizmli çocuklarda Merkezi Sinir Sistemine (MSS) ait fonksiyonel bozukluklar görülür.
Bunu biraz açarsak; otizmli çocuklar vücutlarından ve çevreden gelen uyaranları anlamakta, yorumlamakta, uygulamakta zorluk çekerler.
Yaşamımızın ilk yıllarından itibaren çevremizdeki sesleri işiterek, nesneleri görüp dokunarak, yiyecekleri koklayıp tadına bakarak bilgi ediniriz. Bu bilgileri almak işini duyularımız sayesinde gerçekleştiririz. Bu duyularımız şunlardır:
*görme,
*işitme,
*koklama,
*tat alma,
*dokunma,
*pozisyon hissi (proprioseption: hareket sırasında, kas-iskelet sistemi ve beynin birbiriyle uzaysal- zamansal-mekansal iletişimini sağlar. )
*denge (vestibular sistem: hareket edip etmediğimizi, hareket halindeysek hangi yönde ve ne kadar hızlı olduğumuz bilgisini bize söyler.) dir.
Denge ( vestibular sistem) ve proprioseption ( pozisyon hissi) daha anne karnındayken öğrenilirken görme ve iştme sistemlerimiz daha sonra gelişir.Bu sistemlerden gelen uyarılar kişiye duyu bilgisi verir. Kişi aldığı tüm duyuları birleştirerek uygun tepki oluşturur. Bu da ‘Duyu Bütünlüğü’ dür. Diğer bir anlatım şekliyle:
Her bir duyu organı, aldığı bilgiyi merkezi sinir sistemine iletir. Burada tüm mesajlar değerlendirilir ve aralarında ilişki kurulur. Beynin mesajlar arasında bağlantı kurma işlevine ‘Duyu Bütünlemesi ’ denir. Sonucunda ‘öğrenme’ gerçekleşir.
Öğrenme ve öğrenilen bilginin davranışa dönüştürülmesi için bütün duyular birbiriyle yardımlaşmalıdır. Örneğin; anne çocuğuna çorabını giymeyi öğretirken çorabını gösterir, ona dokunmasını sağlar, giyme işini yapmasında yardımcı olur ve aynı anda sözel komutlarla çocuğu yönlendirir. Bu davranışı gerçekleştirirken görme, dokunma, pozisyon hissi ve işitme duyularının beyne gönderdiği mesajlar arasında bağlantı kurulur ( duyu bütünlemesi yapılır). İşte çocuk davranış için gerekli bilgileri almış ve anlamlandırmış yani öğrenmiştir. Çorabını giyeceği zaman gerekli hareketleri uygun sırayla gerçekleştirme planını yapabilir.
Beynin, sinir sistemi yoluyla kendine iletilen duyular arasında bağlantı kuramaması durumunda ‘Duyu Bütünleme Bozukluğu’ oluşur.
Duyu bütünlüğü bozukluğunda, MSS (mekezi sinir sistemi) ’nde nöronal bağlantılarda yetersizlik vardır yani beyini oluşturan nöronlar ( sinir hücreleri) kendi aralarında sinaps (bağlantı_iletişim) kurulamıyordur. Dolayısıyla da nöronlar birbirleriyle iletişim halinde çalışamadıkları için vücuttan ve çevreden gelen gelen duyu girdilerinde organize olamayıp bir bütün halinde çalışamadıklarından, vücuda doğru davranış oluşturması için yeterli bilgiyi gönderemezler.
Böylece beyne gelen duyu girdisi ve beynin oluşturduğu motor yanıt arasındaki akış bozulur. Bunlarda hiperaktivite, dikkat bozukluğu, davranış problemleri, işitme-konuşma gecikmesi, okulda öğrenme güçlükleri gibi daha bir çok sayılabilecek problem olarak karşımıza çıkaracaktır.
Duyu bütünleme bozukluğu olan çocuklar, duyu uyaranlarına karşı diğer çocuklardan farklı tepkiler verebilirler. Verilen tepkilere göre duyu bütünleme bozukluğunun belirtileri’ ni 2’ye ayırabiliriz;
1.Duyu uyaranlarından kaçınma:
Duyu uyaranlarından kaçınan çocuklarda dokunulmaya tepki olarak; saç taramada ve/veya kestirmede zorluklar, bazı giysi ve nevresim kumaşlarından aşırı rahatsızlık sonucu giyinme ve uyku problemleri yaşanabilir. Banyo yapmaya ve diş fırçalamaya aşırı tepki gösterebilirler.
Bu çocuklar yüksek seslerden rahatsız olup kulaklarını kapatabilirler. Gürültülü, kalabalık ortamlara girmek istemeyebilirler.
Parlak ışıklara tepkili davranıp, karanlıkta oturmayı tercih edebilirler.
Farklı kokulara ve tatlara aşırı reaksiyon gösterebilir, yemek seçebilirler.
Merdiven inip çıkarken, kaydırak, salıncak vb. oyuncaklara binerken aşırı huzursuz olabilirler.
Ağrı duyusuna karşı hassas olabileceklerinden incinmeyi çok abartabilirler.
Sıcak- soğuk algılamasında farklılık nedeniyle sürekli üstündeki giysileri çıkarma isteği görülebilir.
2.Duyu uyaranı arama
Duyu uyaranı arayan çocukla ise yukarıdakilerin tam tersi reaksiyonlar gelişir. Yüksek seslere ilgi duydukları için müziğin sesini sonuna kadar açmak isteyebilir, tekrarlı ışıklara odaklanabilir, yenmeyen şeyleri çiğneyebilir, aşırı giyinebilir, ağrıya/acıya duyarsız kalabilirler.
Ancak Duyu bütünleme bozukluğu olan bir çocukta her iki grubun tepkileri de görülebilir. Örneğin çocuk dokunulmaya tepkiliyken, yüksek sese ilgi gösterebilir. Duyu bütünleme bozukluğunda aşağıda ki belirtiler de gözlenebilir.
Otizm tablosunda da karşılaşılan duyu bütünleme
bozukluğunda, ilk kez Dr. Jean Ayres
tarafından geliştirilen terapi uygulanmaktadır. Dr. Ayres’e göre sinir
sisteminin değişme kapasitesi vardır ve bireyin çevre ile etkileşimi beyin
gelişimini şekillendirir, hızlandırır.
DUYU BÜTÜNLEME
TERAPİSİNDE AMAÇ:
*Çocuğun, vücudundan
ve çevreden gelen duyu bilgisini almasını, bu bilgiyi organize edip günlük
yaşam aktivitelerinde kullanmasını sağlamak. Buna ‘’Doğru duyu girdileri vermek ve bunları
bütünleştirmesine yardımcı olmak’’ ta denilebilir.
*Çocuğun fiziksel
çevresiyle adaptif ilişki kurmasını sağlamak,
* Böylece çocuğun
öğrenmeye daha açık olması, hareket ve tepkilerini daha kolay kontrol edebilmesi
hedeflenmektedir.
*Çocuğun duyu
deneyimi attıkça çocuk kendini daha fazla kontol etmeyi öğrenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder